MESUT BALTA


BİLGİ DEVRİMİ

Sohbetlerin en büyük konusunu oluşturan çocukların ekran bağımlılığı veya dijital aletlere olan bağımlılığı daha çok tartışılacağına benziyor.


Genel olarak eleştirel bir içeriğin olduğu bu sohbetlerde eskiye olan özlemin etkisiyle, çocukların sosyal etkinliklerden çok sanal içerikler ile zaman geçirmesinin olumsuz tarafları dile getirilir. Bir nevi telefon ekranlarında geçirilen zamanın boşa gittiği ve bunun yerine sohbet yada bir kitap okumanın daha faydalı olduğu konusunda hemen hemen ortak bir görüş bulunur.

Nostalji veya geleneksel hale gelmiş toplumsal ilişkiler ağı her kuşak tarafından yeni nesillere daha çok önerilen bir yaşam şekli olduğu hepimizin bildiği bir şey. Her ne kadar nostalji kavramı günümüzde dillendirilen bir duygu olarak görülse bile 1940’lı yıllarda yazılan bir kitapta dahi geçmişe dair bir özlem görülebilir. Kırklı yıllarda yazılan bir kitapta yeni gençlerin saygı bilmediği, büyüklere gereken saygıda kusurlu oldukları yazılıyordu. Bu örnek bile her kuşağın yeni kuşaklara eleştirel bir yaklaşım içerisinde olduğu ve genel anlamda geçmiş yaşamdan kalan geleneklere pek uyumlu olmadıklarına dair inancı görebiliyoruz. Aslında olan şey değişimin ta kendisi. Değişime pek olumlu bakmayan kuşağın aynı zamanda dünyadaki farklılaşmayı da pek yerinde değerlendirmedikleri de anlaşılıyor. Değişim yeniliği ifade ederken bunun da aynı zamanda koşulların da bir dayatması olduğunun farkında olmadığı açık.

Değişimin dayattığı farklı yaşam doğaya uyum sürecinin açık bir yansımasından öte bir şey değil. Bu değişim içerisinde geleceğe hazırlık süreci olduğu gibi gelişmeyi daha kısa yollar ve yöntemler ile yakalama çabasının ürünü. Sosyal düzeyde gerçekleşen değişimlerin anlamını çoğu kez kitlesel bir şekilde toplum idrak edemezken, görünmez bir el, ihtiyaç haline gelen yenilikleri farkında olmaksızın toplumun bünyesine şırıngaya konulan bir ilaç gibi toplum bünyesine zerk etmektedir. Bu değişim dile getirdiğimiz üzere çoğu zaman hissedilmez bile. 

Eski okullar kalitesinin yok olduğu, efsane öğretmenlerin esamesinin dahi okunmadığı bir ortamda neden eğitim dünyası gerilemenin yerine daha da çıtasını yükseltebiliyor? Olmayan kalitedeki öğretmen ve okullardan mezun gençler neden ileri düzey bilgilere sahip olabiliyor? Bu bilgilerin ekranla haşir neşir olunan zaman aralığında o görünmez el dediğimiz yapı tarafından öğrencilere veya diğer tüm yaş gruplarına vermediğini kim iddia edebilir ki. 

Gerçekçi bir bakış açısıyla baktığımızda okullarda ve kütüphanelerde öğrencilerin geçmiş yıllarda harcadığı zaman süresi günümüzde düşmüş olmasına rağmen yeni nesillerde olan bilgi birikiminin geçmişten daha fazla olduğu bir gerçek. Bunun net ve açık nedeni artık her anımızda yanımızda bulunan küçük bir telefon ekranından başka bir şey olmadığı açık. Böyle olunca görünmez el devreye girerek küçük bir çocuğa bile bir öğretmenin saatlerce anlatarak sunamadığı bilgiyi işte o dijital ekran verebilmektedir. Üstelik bu bilgi nakli zorlanarak, sıkılarak değil çok farklı bilgi mesajlarının değişik etkiler sonucu küçük bir çocuğa ulaşması ile olabilmektedir. Demin belirttiğimiz gibi bu öğrenme süreci o kadar hızlı ve mantıklı bir süreçle olması durumu klasik eğitimi dahi tartışmalı hale getirecek zemine sahip. Önümüzdeki süreçte dijital araçlar sayesinde okullara ve oradan da sınıflara doluşan çocukları görmeyi bitirecek zemine sahip. Nitekim artan dünya nüfusu, kaynakların sınırlı oluşu bu gelişmeyi ister istemez dayatacaktır. 

Bu gelişmeler doğru bir yaklaşımla ele alındığında dijital araçlar sayesinde bilgi dünyasının anonim hale geldiği sonucu ortaya çıkar. Sonuç itibari ile de belli bir zümrenin tekelinde bulunan bilginin tüm insan katmanlarına yayılması kadar güzel ve istenen bir sonuçtan olumlu ne olabilir ki ? Buna aynı zamanda bir devrim de diyebiliriz. Bilgi devrimi belki de insanlığın yaşadığı en büyük dönüşüm. Bu dönüşümden küçük çocukların da öyle veya böyle etkilenmesi şaşılacak şey olmanın ötesinde gayet normal bir gelişim. Bilgi devrimi bu hazinenin doruk noktasına geldiğimizin de habercisi.