MESUT BALTA


DÜNYA FUTBOLU

Katar’da başlayan dünya kupası günümüz insanın yaşadığı ağır ekonomik ve sağlık krizlerinin ardından yeni bir soluk verdi. Umarız ve dileriz ki bu ihtiyar dünyamız için güzelliklerin de başlangıcı olur.


Katar’da başlayan dünya kupası günümüz insanın yaşadığı ağır ekonomik ve sağlık krizlerinin ardından yeni bir soluk verdi. Umarız ve dileriz ki bu ihtiyar dünyamız için güzelliklerin de başlangıcı olur.

Futbol herşeyden önce güzel bir sportif faaliyet. Yuvarlak topun salt keyif veren özelliklerinin yanı sıra ekonomik, kültürel ve siyası etilere de sahip. Bu yılki dünya kupasına ilk kez bir müslüman ülke ev sahipliği yapıyor. Bu da bu yılki en önemli farklılık  olsa gerek. İlk başlarda giden seyircilerin batılı alışkanlıklarını müslüman bir ülkede nasıl icra edebilecekleri sorusu ilk akla gelen olmuştur. Özellikle alkol tüketimi bu soruların başındaydı. Bu konuda pek de bir sorun olmadığı görülüyor. Müslüman Katar dünya kupasının dolaylı kurallarını uyguladığı görülüyor. Tabi diğer dünya kupalarında görülen sokak eğlenceleri gibi aşırılıkların olduğu söylenmezse bile kapalı ortamlarda batılı alışkanlıkların müdahalesiz sürmesi dünya empati kültürüne bir katkı olarak görmek gerekiyor.

Kupa mücadelesinin diğer boyutları olan sportif imkanların son derece eksiksiz olduğu dikkat çekiyor. Petrol milyarderi ülke belli ki kesenin ağzını açmış. Modern stadlar, eksiksiz organizasyon yönü ile müslüman Katar şimdiye kadar sınıfı geçtiği görülüyor.

Ancak trübünde oturan seyircilerde bir dugunluk hissettim. Diğer dünya kupalarında görülen heyecan, coşku ve eğlenceden eser yok. Örneğin  Meksika dalgası tarzı bir kombinasyon göremedik. Yince tribünlerde yerel çeşitlilikler pek yok gibi. Tabi akla Müslüman ülkede yanlış anlaşılma kaygısı geliyor. Kısaca bu yönü ile bakıldığında para var ama saadet yok Katar’da.

Maçlara gelince bu dünya kupası'nda -bizimkiler olmayınca- favorim ve tuttuğum takım İspanya. Bu latin ülkesi müthiş bir futbol oynuyor. Barcelona futbol kültürü ve disiplini görüyorum. Ne güzel paslaşıyorlar, ayaklarının içi ile topu paylaştıkça insanın seyredesi geliyor. Bu yönü ile diğer tüm ülkelerden farklı bir futbol mücadelesi de ortaya koyuyorlar. Rakibi oyundan düşüren, hatta sahada kendilerini gereksiz hissine sokan bir paslaşma düzeni var latin futbolcuların. Sürekli topu kendinde tutan ve rakibe kaptırmayan bir futbol bencilliği diyorum buna. Bu bencillik elbette sonuç veriyor ve golleri ardı ardına geldi nitekim. Heyecanla İspanya maçını bekliyorum.

Bu arada İspanyayı seyrettikçe geçen sene Galatasaray başında sezonu tamamlayan Domènec Torrent acaba gönderilmeseydi mi diye düşünmeden edemiyorum. Gerçi Okan hoca işi iyi götürüyor ama Domènec Torrent belki böyle bir futbol kültürü aşılardı Galatasaraya diye düşünmeden de duramıyorum.

Dünya kupalarında ekonomik boyut olmazsa olmazlardan tabi. İlk akla gelen de ülkelerin bu organizasyonlardan ne kadar  para kazandığı yönünde. Ancak önceki yıllarda dünya kupası organizasyonunu düzenleyen ülkelerin hiç de sanıldığı gibi kar etmedikleri yönünde istatistikler bulunuyor.  Son beş Brezilya, Rusya, Japonya-Kore, Güney Afrika ve Almanya’nın bu organizasyonda zarar etmişler.

Kar zarar sonucuna bakıldığında ülkeler bu tür organizasyonlara kar zarar penceresinden çok işin prestij yönüyle baktıkları sonucu çıkıyor. Ülkelerini uluslararası alanda tanıtma, saygınlık kazandırma gibi temel amaçlara sahipler. Bu da işin bence en olumlu yanı. Hayatın salt ekonomi olmaması gerektiğine yönelik temel bir kural olsa gerek.

Heyecanla yeni maçları bekliyoruz. Umarız dünya empati kültürüne bir katkı sağlar bu dünya kupası.