Çok geniş bir alanda anlam bulan kavramlara önemli bir örneklik teşkil eder barış ideali. Daha çok karşıt anlamlısı olan savaş ile anlamlandırılsa bile barış illaki şiddeti esas alan ve savaşan güçler arasındaki nihai hedef şeklinde telaki etmemek gerekir. Uyum ve empati anlamları ile insanlar arasındaki dar anlamda ilişkileri olumlu seyire kanalize etmesi yönü ile bireysel özelliklere dahi inebilmektedir.
Toplumumuzda sıkça dile getirilen barış ile aslında bir adalet ve eşitlik düzeni kurulması amaçlanmaktadır. Ezilen kesimler daha eşitlikçi bir yaşam sürdürmek uğruna bir çok bedeli vermekten çekinmediği örnekler ile anlam kazanmaktadır. Şu halde bu yüce ideal salt şiddeti kullanan güçler arasındaki bir ateşkes şeklinden çok suya atılan bir taşın yaydığı su dalgaları misali tüm toplum, ülke ve hatta dünya geneline yayılarak anlam bulan değerler bütünü şeklinde bir yapıyı sembolize eder .
Toplumlar genelde barıışı en çok şiddetin yıkıcı etkilerinin somutlaştığı anlarda arar hale gelir. Bunca yapılanın anlamsızlığı karşıya ve kendine dayatılan trajediye bir tepki doğal şekilde gelişir ve üst düzeyde bir anda beklenmeyen bir tarihi eyleme bile dönüşebilmektedir.
Barışın günümüz küresel ve dijital dünya şartlarında anlam bulmasının yolu kriterlerini eşitlik ve adalet ölçüleri üzerine kurumsallaştırmış yapılar şeklinde genel ilkelere bağlamak gerekiyor. Taraf olmaktan çıkmış, salt kendi çıkarlarını düşünmeyen bir çok ilkeleri içeren yapılar yaratmak barışın en sağlam temellerinin ilk adımlarıdır.
Hukukun üstünlüğünün sağlanması ve adalete erişimin kolay hale getirilmesi sanıldığının aksine salt dezavantajlı tarafın değil her iki tarafın kalıcı barışçıl hayat koşullarının garantisinden başka bir şey değildir. Dolayısıyla hukuk ve adaletin çok derin aynı zamanda sürdürülebilir etkilerinin olduğunu dinamik bir boyut ile içselleştirmek çok önemli ilkeler olacaktır.
Yaşadığımız coğrafyanın önemli inanç değeri islamiyetin barışa verdiği önem kutsal kitap kuranda yazılmakta ve anlam bulmaktadır. Kutsal kitabın müslüman kişiye biçtiği “denge insanı” vasfı başlı başına barışı anlattığı açıktır. Çünkü denge olan yerde barış ve huzur olma kriterleri sağlandığı açıktır. Dolayısıyla barışa aynı zamanda İslam dini ile yakın bir toplumsal özellik içerisindeyiz. Sanıldığının aksine islam savaş ve saldırı değil bir denge yani barışı idealize eden duruş sergiler.
Barışa sadece siyasa aktörlerini değil tüm toplumsal kesimleri taraf yapmak barışa olan niyeti üst düzeye getirecektir. Modern kamuoyu çalışmalarında toplumsal amaçlar bu modeller ile başarılır. Barışa karşılıksız hizmet etme eşiğine ancak bu şekilde getirilebilir.
Önceki hatalardan ders almak, empati duyguları harekete geçirmek, taraf olma kimliğinden uzaklaşmak ve temel amaç olarak uzlaşmayı sağlamak yöntem ile amaç halini hakim kılmak önemli stratejiler.
Savaş ve şiddetin tehdidini yok etmenin yolu yukarıda kısaca değindiğimiz barışa karşılıksız ve önyargıları aşmış hasletler ile ulaşılacağı kuşkusuzdur.