MESUT BALTA


DAHA ÇOK KALKINMA, DAHA ÇOK İNSANİ YAKLAŞIM


Ekonomik çevrelerce yapılan son değerlendirmelerde sanılanın aksine gelecek on yılda dünya ekonomisini daha iyi günler bekliyor. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş ve Suriye’nin dünyanın gözü önünde yok oluşu dahi gelecekteki ekonomik kalkınmaya engel olamayacak. 

Yaşlı dünyamızın geldiği günümüze  kadar, iktisadi alanda yarattığı sermaye birikimi büyük oranda kalkınmaya ve refaha global düzeyde katkı sunmaya devam ediyor. Kaldı ki günümüz emek gücü ile devasa boyutlara ulaşan dünya ekonomisinin yöneltilemeyeceği gerçeği karşısında, dünya ekonomisinin geçmişten gelen biriken sermaye ile daha çok ayakta kaldığını net bir şekilde belirtmek mümkün. 

Tarihsel kronolojinin birbirine zincir gibi bağlı olduğu gerçeğinin yanında,  yine ekonomik faaliyetler kapsamında da benzer bir gerçeklik içerisinde olduğunu şimdiki refah kriterleri ile netleştirebiliriz. Bir nevi geçmişteki insanların farkında olmadan sonraki dünya tarih ve insanlığına hizmet ettiği görülüyor bu genel düşüncede. Salt maddi anlamda değil elbette. Düşünce dünyasının filozoflarınca keşfedilen yeni düşünce sistematiğinin bir sonraki filozoflarınca daha ileri boyutlar getirmeleri en bariz örnek. Dünya düşünce tarihine yön veren ve Atina'da doğan Platon'un eğitimi boyunca Sokrates'in öğrencisi olmuştur. Eğitim burada durmamış ve Aristoteles gibi bir deha da Platon'un öğrencisi oluvermiş. Yine aydınlanma çağı ile birlikte Hegel’in diyalektik sistemini Marx daha anlaşılır ve modern hale getirmiştir. 

İnsanlığın yukarıdaki bilmeden gelecek kuşaklara biriktiren, geliştiren gerçeği şimdiki zamana da mesaj veriyor aslında. Daha refah seviyesi yüksek, barışçıl ve daha entegre olmuş toplumu miras bırakmak tamamiyle şimdiki toplumların zorunlu görevi. Böyle olunca tarihi daha iyi anlayan ve kavrayan bir toplumsal idea yaratmak zorunda insanlık. 

Genel siyasi felsefe toplumsal yaşamı dizayn etmede hukuksal sisteme destek ve hatta katkı sağlasa dahi siyasi alanda yaratılacak aşırı doz her açıdan topluma zarar verecek zehire de sahip. Tüm yaşamı siyasi argümanlar üzerine oluşturma çabaları bir tuzaktan başka bir şey değil. 

Toplumsal yaşamda siyasetin işgal ettiği alanları sınırlayarak bu alanda daha çok sanatın, refahın, gençliğin, müziğin, ekonominin ve ticaretin yerini açmak gerekiyor. 

Toplumsal yaşamda hümanist yönleri güçlü değerlerin yerleştirilmesi bahsettiğimiz gelecekteki dünyanın varacağı esas nokta olması tezini güçlendiriyor. Bu anlamda her açıdan baskıcı, dayatmacı alışkanlıklar yerine daha özgür, daha kendine özgü olan insan toplulukları sistemlerini hedeflemek gerekiyor. Hedeflerin belli çaba, eğitim süreçleri ve etkinlikler ile olacağı işin çözümünde ele alınacak yöntemler. 

Dünyanın yaşadığı karmaşa, ekonomik ve siyasi çatışmaların sonunu getirecek temel veri ise artık sadece Avrupa’da değil tüm dünyada genel bir eğilim halini almış nüfus artış hızında yaşanan gerilemeler. Çin Cumhuriyetinin ekonomik amaçlar ile yasakladığı birden fazla çocuk doğurma yasağının bugün tasvip etmediği noktalara gelmesi ilginç bir durum. Çünkü nüfus azalması var ve sanayisi, ekonomisi bu olumsuzluğun etkileri altında. 

İşte Çin modeli ile gelecek şunu gösteriyor insanlığa. Gün gelecek yalnızlık fırtınası en uzak insana bile ulaşma ve onunla bir arada olma başarısı tüm insanlık için en büyük mutluluk kaynağı olacak.