MESUT BALTA


NEDEN SONUÇ DİNAMİĞİ


Dünya tarihsel deviniminde mikro düzeyde gelişen olayların ileriki süreçte makro etkiler yarattığı çok da uzak değil yakın zamandaki 2. dünya savaşında bile görülebilmiştir. Güncel olarak yaşanan savaş ve müdahaleler karşısında devletlerin edilgen tutum izlemeleri bu anlamda ileride oluşabilecek büyük tabloyu görememelerinin açık bir yansıması şeklinde düşünmek gerekiyor. Bu da diplomatik bir dille dengelerin dışında kalmak şeklinde özetlenebilir. 
Ülke sınırları dışındaki gelişmelerin nihayetinde iç dinamikleri de etkileyebileceğini en yalın biçimiyle fizik bilimi bile söyler. Kaldı ki bunun tarihsel, demografik ve ekonomik sonuçları olabileceği açık bir realite. Dışsal gelişmeler karşısında edilgen bir tutumdan öte sonuçları kendi lehine çevirecek hamleler tıpkı bir satranç oyununa benzer. Üç veya beş hamle sonrasını kurgulayan geniş ve aynı zamanda sonuç alıcı bir genel perspektif planı başarıda önemli ölçüt. Bu manada esas amacın gerçekleri dıştalayan bir yaklaşım mı yoksa genel sorunları çözüme kavuşturan bir perspektif mi olacağı oldukça önemli. 
Her ne kadar yaşadığımız güncel süreç daha çok popülist kavramlar ile tanımlanmaya çalışılsa bile, toplumun bilinç altında oldukça sağlam bir veri analiz gücü olduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Algı yönetimi gibi son derece toplumsal akıl gücünü aşağılayan kavramlar türetilmiş olsa bile, olay bu kadar basit değil. Algı yönetimleri ile dağ gibi birikmiş ve hatta kronikleşmiş sorunlar bütününü çözmek tam bir akıldışılık aslında. Evet bu yöntemde ısrar edilirse sorunun ötelenmesi veyahut geçici çözüm sağlanması oldukça mümkün. Ancak mevcut ısrar tarihsel anlamda bir başarı getirmeyeceği gibi  dağ halini alan soruna tabiri caizse ikinci dağı yanına koyacaktır.
Tarih birçok yönü ile kavramları, oluşmuş felsefik yapıları değiştiren, dönüştüren ve hatta yok eden bir dinamik yapıdan başka bir şey değil. Olayların birbirini etkileyen sonuçlarını dikkatle analiz edildiğinde statükonun  güncel bir yaşamı oluşturan bir yapıya dönüşümünü sağlamak bir nevi toplumsal bir stabilizasyonu yaratmanın bir diğer adı olduğu görülür. Burda esas amaç da çok basit bir düşünce ile  “mutlu toplum” ideali şeklinde özetleyebiliriz. Bunu da ancak yukarıdaki popülist algı yönetimi kurnazlığını dışlayarak çözebiliriz. Burada esas amaç da tek yanlı olmanın da çok ötesinde bir durum. Birini mutlu ederken diğerini mutsuz etmeye çalışma hatasına düşmek de tam bir fiyasko ve köy kurnazlığı olur. Bu kurnazlığı aşan çözümlerin daha barışçıl, daha geniş ölçekte projeler olduğunu net bir şekilde anlamak gerekiyor. 
Global düzeydeki denge değişimlerinin iyi okunması ve sonuçların hangi siyasi, ekonomik çıktılar yaratacağı konusundaki değerlendirmeler aynı zamanda sizin de politikanızı belirleyecektir. Bu hareketlenme dışınızdaki gelişmeleri aynı zamanda sizin de müdahale etme ve süreci bir şekilde kendinize göre idealize ettiğiniz felsefik dünya amacınıza ulaşmanızda eşik bir rol oynama ihtimali yüksek olacaktır. Bu durumda edilgen olmadığınız her tutumunun sonuç doğurma şansı yüksek olacağı gibi akılcı tutumlar size aynı zamanda bir kişilik de kazandıracaktır.
Son zamanlarda görülen siyasi ve diplomatik hareketlenmeler sürecin dışında kalmamak çabasının açık bir yansıması olduğunu görüyoruz. Bu tutum karşısında statükoyu çözüm gibi sunma yanlışlığı sorunu ve gelişen dinamikleri dıştalamaktan başka bir şey olamaz. Yeni şeyler söylemek, pasif olanı dışlayan ve toplumsal enerji yaratan aynı zamanda doğanın şaşmaz kanunlarına paralel bir felsefik duruştur. Gerisi sorunlar içerisinde yeni sorunlar ürettiği gibi dünya aklına ters düşmekle eş anlamlı. 
Yerküredeki devinimlerin gerisinde kalmamak, hatta aynı zamanda değişimlerin öncülü bir rol almak tarihsel bir onurdur. Adını tarihe yazmak çok basit anlamda sorunları genel insanlık değerleri çerçevesinde çözmek demek oluyor. Bunu başarmak da hayırların en kutsalı.